HAREKET VE BEREKET

Tahiyyat tayyibat ve salavat Allah’a!
Selâm sana ey nebî! Allah’ın rahmeti ve berekâtı sana!
Selâm bize ve sâlih kullarına!
Biz tanıklık ederiz ki, tek ilâh Allah’dır! <> O’nun kulu ve elçisidir!
Bu kutsal konuşma ve melekûtî tanıklık, bu tahıyyat tayyibat ve salavat, hem hareketdir, hem bereket!
Salli bârik niyazları, hem hareketdir, hem bereket!
Hareketde bereket, bereketde hareket vardır!
Hareket ve bereket, hayatın en <>sal ve en <>sal dinamiklerindendir!
Allahım, habîb-i edîbin ve resûl-i ekremin <> Aleyhisselâma, soyuna sopuna rahmet et, destek ver! Destekle! Halîlin ve nebîn İbrâhim ve soyunu desteklediğin gibi!
Allahım, habîbi kibriyan ve kibar kulun Muhammed Aleyhisselâm ve soyuna sopuna bereket ihsân eyle! Halîlin İbrâhim’e ve soyuna ihsan ve ikram eylediğin gibi!
Bu naz ve niyazlar, enbiyânın ve evliyânın şahsında <> yönelik şeylerdir! Herkesin hareketine bereketine ve hayrına olan şeyler bunlar! Kişisel ve zümresel faydacılık değil bu!
Bereket ve berekât; sürekli artan eksilmeyen bolluk ve bolluklar anlamına gelen bir kelime ve kavramdır ammaaaa… Bereket azdadır, azda bereket var, diye de bir söz vardır! Hâtemul Enbiyâ sözü, hadîs-i şerîf! Azlıktan murad, bolluğun mayası anlamına gelse gerektir! Azlıktan murad, kanaat zenginliği olsa gerektir! Kanaat artan eksilmeyen, tükenmeyen bir hazine, sözü de peygamber kelâmıdır! Azze men kanaa; zelle men tamaa: kanaat eden azîz olur; tamahkârlık eden zelîl olur, denir ki, çok şerefli bir sözdür!
Hayat harekettir, hareket berekettir: bereket gizemli bir bolluktur!
Bereket ve berekât çok esrarlı bir hâlet ve zuhûrat! Kıt kanaat geçinen bir insan, eli ve gönlü açıksa, eli ve gönlü kilitli değilse, zenginden ziyâde zengin bir merdlik ve cömerdlik zuhûr eder onda!
Bizim köyde böyle bir gariban vardı! Köyün en fakirlerinden biriydi! Körükcünun Ali Rıza derlerdi! Ali Rıza, âl-i rıza bir adamdı âdeta! Kökten rıza bir garibandı! Yoksulluk, körükcü babasından kalma bir emânetti ona sanki!.. Demirci dükkanlarında kömürcülük, körükcülük yapan körükcü babası Bekir Ağa diye tanınırdı ama, ağalık nerdeee Bekir Ağa nerde! Bekir Ağa sıfırdan kökten yoksulluğun ağasıydı! Bizim Ali Rıza ya da âl-i rıza da, bu yoksulluk ağasının yoksul oğlu yoksuldu ammâ.. Yoksul oğlu yoksul Ali Rıza’nın gariban kanaat sofrasındaki lezzet ve halâvet, köyün en varsıl Ağa Babaların sofrasında yoktu! Ben tanığım buna! Ortak dostumuz dişçi Hacı İbrahim de tanık!
Ali Rıza bizim gönül dostumuzdu! Biz onu, o bizi çok sever, severdik! Hâlinin hâkânı olan o garibana Sultânım derdim ben! Dişçi de Sultan derdi! Mevleviyyül meşreb bir Nakşibendî idi ammâ, ihvânı onun hâletine muttali değildi! Hem öyle hem böyle bir garibanlığı vardı bizim Sultânın!
Azdaki, hatta yoktaki bereket ve kanaat zenginliğini onda gördüm yaşadım ben!
Yâ Selâââm, yâ Selââm, yâ Selâm!

18 Eylül 2022
Mustafa Özdamar

kitapyurdu.com’dan SATIN AL

kitapaloku.com’dan SATIN AL

ravzakitap.com’dan SATIN AL

dergiyurdu.com’dan SATIN AL