HARB VE DARB FASLINDA SERESERPE SERENAT

Darlanma ve zorlanma ve kronik huzursuzluk, aile içi bir harb ve darb özelliği taşır!

İlk planda ve birincil anlamda hareket etmek anlamına gelen darb, mahrem muhtevâ retoriği alanında öyle geniş ve gizemli bir ufuk açar ki, bu karmaşa içerisinde, hayretiniz ve gayretiniz, algınız ve çalgınız akorda koşar! Bu bağlamda söylenmesi vâcib olan ilk şey şu olsa gerektir: Hareketde bereket vardır!

Allah’ın kitabında ve Elçilerinin uygulamalarında büyük insanlık ailesini ezecek ve üzecek bir şey yoktur! Ezilme ve üzülme insanların kendi algı ve çalgılarının akortsuzluğundan kaynaklanır! İnsanların ilimsel ve bilimsel akortları bozuksa, potansiyel cehâlet bandlarında, kuru gürültü cayırtıları arasında çarçur olurlar!

Sözgelimi, Nisâ Sûresinde 34. âyetde, aile içi huzursuzluklar hengâmesinde, kadınlardan kaynaklanan bir kroniklik varsa ve çözüm yolları tıkanıyorsa: “Vadribû hünnâ, onları darb edin!” deniyor Kur’an’da.

Bu “darb edin” den dövmek sövmek ve dayak atmak çıkarımı yapıyor yapanlar.

Oysa ki, bahse konu âyetde, Nisâ 34’de yer alan “darb” dan murad, silkelemek, uyarmak, uyandırmaya çalışmak çabalamak, çözüm bağlamında vurgu yapmak olsa gerektir. Hafif bir zılgıt çekme denilebilir buna belki ama; asla ve kat’â bildik anlamda sövmek saymak, câhilce ve zâlimce pataklamak denmez! Arabcayı ve hele hele Rabca’yı bilmeyen, bu âyetin özünde derûnunda var olan vurguyu çözümleyemez! Bu âyetde, Nisâ 34’de yer alan “Vadribû hünne, onları darb edin”in çevirisi, “onları uyarma, uyandırma ve normale döndürme amaçlı, şoklama bir şefkat tokadı atabilirsiniz!” demek olsa gerektir. Vurgu vurma ve vurgulama da “darb” kökenli, eğitsel ve öğütsel bir kavramdır ve hiç olumsuz bir çağrışımı yoktur!

Adı güzel kendi güzel Muhammed Aleyhisselâm Efendimizin hayatında, bu tür durumlar karşısında, dövme sövme tarzında bir uygulama yok! O’nun kavlî, fiilî ve kalbî sünnetinde böyle bir eğilim yok!

Kitab ve Sünnet birbiriyle çelişebilir mi? Hayır! Buna imkân yok!

Bu dövme sövme çıkarımı, ataerkil geleneğin ve göreneğin uzantısıdır!

“Darb”da vurma anlamı da var ama, bu vurma; vurgulu çalgıların vurgacı olan mıdrabın, sazların tellerine vurulması anlamında bir vurgudur! Davul dünbelek, bendir kudüm ve benzerlerinde, gerilmiş kuru deriye vurmak da bir darbdır! Nefesli sazlarda nefes vermek, nefes vurmak da bir darbdır.

İnsan psikolojisinde hâlet-i ruhiyye arızası içerisinde, sakıncalı hâl ve yanlışları görülen birilerine, onu kendine getirmek için bi şifâ tokadı şaplatmak da bir darbdır ve çooook da yararlıdır! Gerginliği çözücü bir vurgudur! Bu bağlamda bizim hatırnaz ve hatırşinas hatunun, duruma uyan, gerilimi yumuşatan birkaç cümle ile bizzat bilfiil bir uygulaması vardır ve sağlıklı bir sonuç alınmıştır. Yaptığı işlem kocasıyla tartışarak kucağında çocuğuyla yuvasını terkeden bir hemşirenin yüzüne şaplattığı bir tokattır. Bu tokat hemşireyi kendine getirmiş gerginliği çözmüş ve yuvasına döndürmüştür. Yaşanan bir olaydır bu…

Bedenin her yan ve yönüne, her zerresine kan can pompalayan kalbin çalışma ritmi, hayati bir harekettir, darbdır.

Kaplıca ortamlarında masaj yapan tellakların keseledikleri insanların sırtına şaplak atması, hem harbdir, hem darb! Kirliliğe ve gerginliğe karşı yapılan bir harb ve darb bu!

Okşamak, alkışlamak, yanaktan ve dudaktan şak veya şap diye öpmek silkelemek ve kucaklamak da bir darbdır!

Hasılı kelâm neticeyi merâm, her şeyde ve her alanda bi harb ve darb cilvesi vardır!

Her konuda ve her alanda olumlu bakarsan olumlu, olumsuz bakarsan olumsuz bir çıkarım yapabilirsin vesselâm!

Yâ Selâm!

Mustafa Özdamar

2 Aralık 2020

www.idefix.comdan SATIN AL

www.dr.com.trden SATIN AL

www.kitapyurdu.comdan SATIN AL

www.kirkkandil.com